Buradasınız

Tarzan

Tarzan

MANİSA TARZANI AHMET BEDEVİ

            Ağaç ve doğa sevgisinin önderi sayılan ve türkiye'nin bilinen ilk çevrecisi Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi'dir.

          Manisa ile bağlantısı, Türk ordusu ile beraber, Manisa'nın kurtuluşunda kente girmiş olmasıdır. O yıllarda kül yığını haline gelen Manisa'yı eski haline getirebilmek için, yaşamı boyunca Manisa'ya ve Spilios'a binlerce ağaç dikmiştir.

         Ahmet bedevi; tarzan esprisine uygun bir biçimde, yaz-kış siyah şort upuzun sakalı ile o efsanevi tarzan filmlerinin bir izdüşümü gibi yaşamıştır.

         Tarzan, simge bir isimdir. Bu gün dünyada çevreci hareket hız kazanıyor. Çünkü tropikal ormanlar tükenmek üzere. 60 yıl önce tropikal hareket bu denli hız kazanmamıştı. Doğa sevgisi, doğa ile haşır neişir olan Tarzan' ı filmlerden izlemekti. Ama o bir filmdi. Ahmet Bedevi gerçek bir tarzandı.

             Manisa'yı yeşillendiren tüm ulu ağaçları o dikti, dikilmesine öncülük etti. Dağda tek başına bir kulübede yaşamını sürdürdü. Ağaç kesenlerin korkulu rüyası oldu. Ağaç kesenlerin karşısına dikildi.

             Tarzan'ın Spil Dağı'ndaki kulübesine insanlar otuz dakikada yol alırken Tarzan bu yolu altı dakikada çıkıyor, üç dakikada iniyordu. Hem de hergün üç dört kez.

            Tarzan eşsiz bir doğa sanatçısıydı. Manisa' da yeşilin tonunu kanıyla, canıyla yarattı. Tüm fidanları orman olurken o kitaplattı. Tarzan'ı anlatmak bitmez, o kendisini şöyle dile getirmiştir;

            "Ahmet Bedevi bir çıplak garip adamdır. Ama ölünce ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur!"

            O sadece Türkiye'nin ilk çevrecisi değil, belki de dünyanın ilk çevrecisidir. İnanıyoruz ki; onu dünya tanıyınca Tarzan'ı saygıyla anacaktır ve her ağaç diken insan birer tarzan olma uğraşı içine girecektir.

            Tarzan’ın arkadaşlarından olan eski dağcılardan Haydar Aksakal, Tarzan’ı şöyle anlatıyor:

            “Tarzan bizim için, bir arkadaş, bir sporcuydu, dağcıydı. Onunla muhtelif zamanlarda gezilerimiz olmuştu. Ağrı, Demirkazık, Toroslar, Antalya Beydağları... İzmir’e kadar bütün Ege ve Akdeniz’i, orta Anadolu’yu Tarzan’la dolaşma fırsatı buldum. Tarzan, dünyanın belki de ilk doğa severlerinden biriydi. Yeşili, doğatı, insanı bir bütün içinde severdi. Onları birbirinden ayırmayan düşünce yapısına sahipti. Yangında Manisa yok olmuştu. Yeşil diye bir şey yoktu ortada. İnsanlar dağa çıkmıştı. Tarzan, bu şehri sonbaharıyla seviyor ve Manisa’ya yerleşmeye karar veriyor. O andan itibaren, Tarzan ağaçları dikmeye başlıyor. O yangın yerinden, yeşil bir Manisa yaratıyor. Arkasına,halkın, gençliğin, çocukların sevgisini alıyor, doğanın sevgisiyle birleştiriyor. Tarzan bir yaprağın koparılmasını, kendi vücudundan herhangi bir organın kopartılması olarak düşünüyordu, öyle farz ediyordu. Bundan da büyük bir üzüntü, acı duyardı”.

             Ertuğrul Dayıoğlu anlatıyor:

"Bir gün Tarzan’ı üzgün gördüm, niye üzgün olduğunu sordum. O da; 'Dayı, dün geceki fırtınada 80 delikanlı evladım gitmiş. Belediye bahçıvanı, fidanların dibine taflan dikmek için hendek kazdırmış, açık bırakmış, fırtına ağaçları devirmiş.' diye ağlamaklı sesle cevap verdi. 'Üzülme Tarzan yine dikersin, hem belki canlanır, kurtulurlar'; adeta beni teselli eder yollu bir kahkaha atmıştı. Derviş tabiatlı bir şakacı idi kendisi. Bir gece toplantı sonunda aniden bastıran ve şakır şakır yağan yağmurda halk bekleşirken, 'duşumuzu alalım' diyerek yağan yağmura karşı yürüyüp gitmişti.

DAĞLARIN KRALIYDI.......

           Spil Dağında yaşayan Manisa Tarzanı, zirvelere aşık büyük bir dağcıydı. Dağcılık Spor Kulübü ile Yeşil Ormancılar Cemiyetinin yeminli üyesiydi

 

             MANİSA TARZANI... AHMET BEDEVİ... ÇEVRE TUTKUSU...

          Gün geçtikçe çevre kirliliği ve tüm dünyanın karşı karşıya olduğu,ivedilikle çözüm bekleyen bir sorunudur.
          Ekosistemin dengesini insanoğlu gereksinmeleri için, bilinçsizce ormanları katletmişlerdir. Doğanın kendini yenileme yeteneği üzerinde doğaya hasar verilirse, bundan yine insanoğlu zarar görecektir.
        Yanlış kararlar sonucu, yeşil alanların tahrip edilmesi, yağmalanması, çevre sorunlarını ortaya çıkarıyor. Oysa insanoğlu her kuşakta devraldığı doğal kaynakları, olduğu gibi koruyarak, gelecek kuşaklara aktarması gerekir.

           Son bilimsel araştırmalar, gezegenimizin her iki kutbunda ozon tabakasının delik olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu korkunç durumu gören bazı ülkeler birleşerek, dünyamızı nasıl kurtarabiliriz, diye çareler aramaya başladılar. Bir dizi kararlar alarak, tüm dünya insanlarına seslendiler!

           Doğayı koruyun diyenler, Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’yi ne değin tanıyorlar acaba? Tarzan kimdi? Ne yapmıştı
          1923 te geldiği Manisa’nın enkaz kaldırılmasında bulunmuş, daha sonra da Manisa’nın yeşillendirilmesi için ağaç dikmeye başlamıştır. Belki de dünyada ilk kez çevre hareketini o başlatmıştır. Bu çıplak adam, bir bahçıvan çırağı, Ahmet Bedevi, yani Manisa Tarzanı'dır. Tarzan, kuru dalları ektikçe, sanki elinde sihir varmış gibi dallar yeşerip, fidan olmaya başlamış. Fidanlar ağaç olurken O, Yeşil Manisa’nın sembolü olmuştur. Tarzan’ın kalbi; ağaçların gövdesi, dallar kollarıydı.

           Tarzan, yaşamında ağaç sevgisiyle bütünleşmiştir. Birgün insanların doğa katliamına karşı kayıtsız kalamayacağını, yıllar önce haykırmıştır. Yeşil derken yüreği titreten,ağaç sevgisi derken bilinci bileyen Tarzan, "Yeşilin Atası"dır.

           Tarzan bir yaratıcıdır. Eşsiz özverisiyle, doğa ile iç içe yaşamanın güzelliğini insanlara öğretmiştir. Tarzan yaprağın yeşilinde sevinci, mutluluğu bulmuştur. Onun her söylediği sözde bir ders vardır. Sevdiğim Meralım derken bakışlarında acı, umut vardır. Çoçukluğum, gençliğim at üstünde geçti derken, duruşunda yiğitlik vardır. Yiğiti anlamak kolay mı? Sen diyesin Kerküt’te doğdu. Ben diyeyim Bağdat’ta. Nerede doğduğu çok mu önemli? Önemli olan çevreci olması, yeşili sevmesi. Daha önemlisi ormanlar meydana getirip”Yeşilin Atası” olması.

            O ki !.. Çevre bilimcileri erozyonun bu hızıyla sürecek olursa,gelecekte topraklarımızın,çöle dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu açıklamalarından,çok önceleri bu tehlikeyi görmüştü...

            Ardından yemyeşil bir Manisa bırakarak, 31 Mayıs 1963’te yaşama veda eden bir çevre dervişi Ahmet Bedevi, ya da ünlenen adıyla Manisa Tarzan’ı, Kerkük Türkleri’ndendi. Irak’ta Dicle ile Fırat’ın birleştiği yerde dünyaya gelmiş. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Manisa’ya yerleşen Tarzan ,ömrünün sonuna kadar ağaç dikti ve fidan suladı. Bu gün Manisa’da pek çok Ağaç onun eseridir. O insan , ulusal bir kahraman ,müstesna bir insan ve sonsuza dek de tüm Manisalıların sevgilisi olacaktır.

             İnsan yapıtı olan her güzellik,büyük uğraşlar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu gün Manisa ,Yeşil Manisa adını almışsa ,Tarzan’ın yaz-kış diktiği fidanlarının,ağaç olmasındandır. Ağaçların tomurcukları, baharı müjdelerken, sevgi tomurcuklarının çoğalması için Tarzan,fidanlıklar meydana getirmiştir. Doğa en katıksız güzelliktir. Tarzan , yeşili ümit, çiçekleri de çocuk gülüşü olarak görmüştür.

             Doğa, bazen bir ağaç dalında yeşil haykırıştır. Bazen doruklarda bir buluttur. Doğada en büyük tutku , yeşilden esintidir. Tarzan , varlığına rüzgarın sesini,kuşların şakıyışını, ağacın yeşilini veren ilk doğa koruyucusudur. Daha doğrusu "Yeşilin Atası"dır. Tarzan , doğayı yeşiliyle, beyazıyla, kırmızısıyla... Tüm renkleriyle seven insandır. Doğa, dört mevsim var oluşun haykırışıdır. O,bu haykırışlar içinde, bazen kuş kanadında,özgürlüğü haykırmıştır. Tarzan renk cümbüşü ile bütünleşmiştir. Dağlar,onun evidir. bir ağaç altı,bahçesidir. Tarzan , gün gelmiş , eğitici bir öğretmen olmuştur. İnsanlara ağaç dikmesini, yetiştirmesini öğretmiştir. Söylentilere göre Tarzan , ağaç dikmek, ağaçları sulamak için, hapishane müdüründen mahkumları istemiş. Müdür , Tarzan’a hafif cezalı olanları vermiş, O, mahkumları alarak, ağaçları ve çiçekleri, tenekelerle su taşıyarak sulatmıştır. Tüm yollara da ağaç dikmiştir. Bu denli yeşili seven Tarzan, bu dünyaya çıplak olarak gelmiş, çıplak olarak gitmiştir. Ama adı dillerden düşmeyecektir.

 

                   MANİSA TARZANI AHMET BEDEVİ' den...

               "Yaşayışım gayet basittir. Yaz, kış , Topkale’ deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla , çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez , buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten dertle gamı bunlarla unutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum."

               "Üzüntü, dağın üzerine gelip duran buluta benzer. Çok durunca yağmur olur, kar olur, yerleşir kalır. Başında üzüntüyü çok durdurmaya gelmez. Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım"
               "Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci, ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur"